الرحمن

  1. الرئيسية
  2. معجم ترجمات القرآن
  3. الرحمن
  4. الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة
  5. Türkçe
  6. التركية

تفسير سورة الرحمن

الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة

Türkçe

الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة

ترجمة معاني القرآن الكريم للغة التركية ترجمها فريق مركز رواد الترجمة بالتعاون مع موقع دار الأسلام www.islamhouse.com.
﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الرَّحْمَٰنُ﴾

Rahmân.

﴿عَلَّمَ الْقُرْآنَ﴾

Kur’an'ı öğretti.

﴿خَلَقَ الْإِنْسَانَ﴾

İnsanı yarattı.

﴿عَلَّمَهُ الْبَيَانَ﴾

Ona beyanı öğretti.

﴿الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ بِحُسْبَانٍ﴾

Güneş ve ay belli bir hesapladır.

﴿وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ﴾

Bitkiler ve ağaçlar (Allah'a) secde etmektedirler.

﴿وَالسَّمَاءَ رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ﴾

Göğü yükseltti ve mizanı (adaleti) koydu.

﴿أَلَّا تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ﴾

O halde ölçüde haddi aşmayın.

﴿وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ﴾

Tartıyı adaletle tutup doğrultun ve tartıyı noksan tutmayın.

﴿وَالْأَرْضَ وَضَعَهَا لِلْأَنَامِ﴾

Allah, yeri canlılar için döşedi.

﴿فِيهَا فَاكِهَةٌ وَالنَّخْلُ ذَاتُ الْأَكْمَامِ﴾

Orada meyveler ve tomurcuklu hurmalar vardır.

﴿وَالْحَبُّ ذُو الْعَصْفِ وَالرَّيْحَانُ﴾

Yapraklı taneler, hoş kokulu bitkiler vardır.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ كَالْفَخَّارِ﴾

O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan yaratmıştır.

﴿وَخَلَقَ الْجَانَّ مِنْ مَارِجٍ مِنْ نَارٍ﴾

Cinleri de yalın bir ateşten yarattı.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿رَبُّ الْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ الْمَغْرِبَيْنِ﴾

O, iki doğunun Rabbidir, iki batının Rabbidir.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ﴾

İki denizi birbiriyle kavuşsun diye salıvermiştir.

﴿بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِ﴾

Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجَانُ﴾

O iki denizden inci ve mercan çıkar.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنْشَآتُ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ﴾

Denizde yüce dağlar gibi yükselen gemiler de O'nundur.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ﴾

Onun üzerinde bulunan her şey yok olacaktır.

﴿وَيَبْقَىٰ وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ﴾

Azamet ve ikram sahibi olan Rabbinizin vechi/yüzü bakidir.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿يَسْأَلُهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ﴾

Göklerde ve yerde kim varsa hepsi O’ndan ister. O, her gün bir iştedir.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿سَنَفْرُغُ لَكُمْ أَيُّهَ الثَّقَلَانِ﴾

Ey insanlar ve cinler! Sizin de hesabınızı göreceğiz.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ تَنْفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانْفُذُوا ۚ لَا تَنْفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ﴾

Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِ﴾

Ey insanlar ve cinler! Üzerinize dumansız bir alev ve ateşsiz bir duman gönderilir de kurtulamazsınız.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿فَإِذَا انْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِ﴾

Gök yarılıp da kızarmış yağ renginde gül gibi olduğu zaman.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْأَلُ عَنْ ذَنْبِهِ إِنْسٌ وَلَا جَانٌّ﴾

O gün hiçbir insana ve cine günahı sorulmaz.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِسِيمَاهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاصِي وَالْأَقْدَامِ﴾

Günahkârlar simalarından tanınır, sonra da perçemlerinden ve ayaklarından yakalanır.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿هَٰذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي يُكَذِّبُ بِهَا الْمُجْرِمُونَ﴾

İşte bu o günahkârların yalan saydığı cehennemdir.

﴿يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَمِيمٍ آنٍ﴾

Onlar, Cehennem ateşi ile kaynar su arasında gider gelirler.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ﴾

Rabbinin makamından korkanlara iki Cennet vardır.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿ذَوَاتَا أَفْنَانٍ﴾

Her ikisi de çeşit çeşit dallı ağaçlara sahiptir.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿فِيهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِ﴾

Onların ikisinde de akan iki pınar vardır.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿فِيهِمَا مِنْ كُلِّ فَاكِهَةٍ زَوْجَانِ﴾

İkisinde de her türlü meyveden çift çift vardır.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ فُرُشٍ بَطَائِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ ۚ وَجَنَى الْجَنَّتَيْنِ دَانٍ﴾

(Orada) astarları kalın atlastan yataklara yaslanırlar. Her iki cennetten devşirilen meyveler de (oradakilere) yakındır.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿فِيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ﴾

Oralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlara eşlerinden önce ne bir insan, ne de bir cin dokunmuştur.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿كَأَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُ﴾

Sanki onlar yakut ve mercan gibidir.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿هَلْ جَزَاءُ الْإِحْسَانِ إِلَّا الْإِحْسَانُ﴾

İyiliğin karşılığı iyilikten başkası olabilir mi?

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿وَمِنْ دُونِهِمَا جَنَّتَانِ﴾

Bu ikisinden başka iki Cennet daha vardır.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿مُدْهَامَّتَانِ﴾

İkisi de yemyeşildirler.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿فِيهِمَا عَيْنَانِ نَضَّاخَتَانِ﴾

İkisinde de suları durmaksızın coşan iki pınar vardır.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿فِيهِمَا فَاكِهَةٌ وَنَخْلٌ وَرُمَّانٌ﴾

Her ikisinde de meyve, hurma ve nar vardır.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿فِيهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌ﴾

Orada iyi huylu güzel yüzlü kadınlar vardır.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ﴾

Otağlar içerisinde sahiplerine tahsis edilmiş huriler vardır.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ﴾

Onlara eşlerinden önce ne bir insan, ne de bir cin dokunmuştur.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ رَفْرَفٍ خُضْرٍ وَعَبْقَرِيٍّ حِسَانٍ﴾

Yeşil yastıklara ve harikulâde güzel döşemelere yaslanırlar.

﴿فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ﴾

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

﴿تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ﴾

Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: