الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم
الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم، صادر عن مركز تفسير للدراسات القرآنية.﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ﴾
Ey Allah'a iman edenler ve Allah'ın dinine tabi olanlar! Hiçbir söz yahut fiiliniz ile Allah'ın ve Rasûlünün önüne geçmeyin. Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, sözlerinizi hakkıyla işiten ve yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. Bunlardan (söylediklerinizden ve yaptıklarınızdan) hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O, yaptıklarınıza göre size karşılık verecektir.
﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَنْ تَحْبَطَ أَعْمَالُكُمْ وَأَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ﴾
Ey Allah'a iman edenler ve Allah'ın dinine tabi olanlar! Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e karşı edepli olun ve onu muhatap alırken seslerinizi sakın onun sesinin üstüne çıkarmayın ve sakın onu ismi ile çağırmayın. Aksine onu ismi ile değil yumuşak bir şekilde peygamberlik ve risalet ile çağırın. Yoksa siz, farkında olmadan amellerinizin sevabı boşa gider.
﴿إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَىٰ ۚ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ﴾
Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği, kalplerini onun için halis kıldığı kimselerdir. Onlara günahları için mağfiret vardır ve Allah onları sorumlu tutmayacaktır. Ve yine kıyamet günü onlar için büyük bir mükâfat vardır ki o mükâfat; Allah'ın onları Cennet'e koymasıdır.
﴿إِنَّ الَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ﴾
-Ey Peygamber!- Sana, hanımlarına ait odaların arkasından seslenenlerin çoğu, akıllarını kullanmayan bedevi kimselerdir.
﴿وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتَّىٰ تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ﴾
-Ey Peygamber!- Hanımlarına ait odaların arkasından sana seslenen bu kimseler, sen onların yanına çıkıncaya kadar sabredip sana seslenmeselerdi, sonra sen onların yanına çıkınca seslerini yükseltmeden sana hitap etmiş olsalardı, bunda sana hürmet etme ve tazimde bulunma olduğu için (bu davranış onlar için sana odaların arkasından seslenmelerinden) daha hayırlı olurdu. Şüphesiz Yüce Allah, kullarından günahlarına tevbe edenlerin günahlarını çokça bağışlayandır. Onların cehaletlerini çokça affeden ve onlara karşı çok merhametli olandır.
﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوا أَنْ تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَىٰ مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ﴾
Ey Allah'a iman edenler ve Allah'ın dini ile amel edenler! Eğer fasık bir kimse size bir topluluktan haber getirirse bu haberin doğruluğunu iyice araştırın. Haberin doğruluğunu iyice araştırmadan hemen haberi tasdik etmeye kalkışmayın. Sonra işin aslını bilmediğiniz halde doğru olup olmadığını araştırmadan tasdik ettiğiniz bu haber sebebi ile bir topluluğa karşı suç işlersiniz. Haberin yalan olduğu ortaya çıktıktan sonra da yaptığınız bu kötülükten dolayı pişman olursunuz.
﴿وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ ۚ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِنَ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَ﴾
-Ey Mü'minler!- Aranızda kendisine vahiy indirilen Allah’ın Rasûlünün bulunduğunu bilin ve onu yalanlamaktan sakının. Eğer yalanlarsanız, sizin yalanınızın haber verildiği vahiy ona iner. O, hangi şeyin sizin yararınıza olduğunu daha iyi bilir. Eğer o, sizin birçoğunu onayladığınız işlerde size uymuş olsaydı, siz sıkıntıya düşerdiniz ve o, bundan hoşnut olmazdı. Fakat Yüce Allah, ihsanı ile size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi. Böylece sizler iman ettiniz. Size; küfrü, taatinden çıkmayı ve Allah'a isyan etmeyi ise kötü göstermiştir. İşte bu sıfatlar ile sıfatlanmış olanlar ergin ve doğru yolu bulmuş olanlardır.
﴿فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَنِعْمَةً ۚ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ﴾
Sizler için hayrın kalplerinizde güzel gösterilmesi ve şerrin kötü gösterilmesi ancak Allah'tan bir ihsandır. O, size bunları fazlından ihsan etmiş ve sizi bu nimetler ile nimetlendirmiştir. Allah, kullarından şükredenleri hakkıyla bilir ve onları muvaffak kılar. O; çok hikmet sahibidir, her işi uygun olan yerine koyar.
﴿وَإِنْ طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا ۖ فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَىٰ فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّىٰ تَفِيءَ إِلَىٰ أَمْرِ اللَّهِ ۚ فَإِنْ فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا ۖ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ﴾
-Ey Mü'minler!- Eğer Mü'minlerden iki grup birbirlerine karşı savaşacak olurlarsa iki grubun arasını ayrılığa düştükleri şey hususunda Allah'ın hükmü ile düzeltin. Eğer iki gruptan biri aranın düzelmesini kabul etmeyecek ve saldırmaya devam edecek olursa; bu durumda haddi aşan o gruba karşı Allah'ın hükmüne dönünceye kadar savaşın. Eğer Allah'ın hükmüne dönerse iki grubun arasını adalet ve insaf ile düzeltin. Aralarında hüküm verirken adaletli olun. Şüphesiz Allah, hükümlerinde adil davrananları sever.
﴿إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ﴾
Mü’minler ancak kardeştirler. -Ey Mü'minler!- İslam dini kardeşliği, birbirleri ile çekişen kardeşlerin aralarının düzeltilmesini gerektirir. Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkup sakının ki, merhamet olunasınız.
﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسَىٰ أَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ وَلَا نِسَاءٌ مِنْ نِسَاءٍ عَسَىٰ أَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّ ۖ وَلَا تَلْمِزُوا أَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ ۖ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ ۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ﴾
Ey Allah'a iman edenler ve Allah'ın dini ile amel edenler! Sizden bir topluluk diğer bir topluluk ile alay etmesin. Olur ki alay edilenler, Allah katında alay edenlerden daha hayırlıdırlar. Burada dikkat edilmesi gereken husus Allah katında kimin hayırlı olduğudur. Kadınlar da başka kadınlar ile alay etmesinler. Olur ki alay edilen kadınlar, kendileri ile alay eden kadınlardan daha hayırlıdırlar. Sakın kardeşlerinizi ayıplamayın. Çünkü onlar makam olarak sizinle aynı makamdadırlar. Ve sakın birbirinize hoşlanmadığınız (kötü) lakaplar takmayın. Tıpkı Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in gelişinden önce Ensar'dan bazı kimselerin yaptığı gibi. Sizden kim böyle yaparsa, işte o kimse fasıktır. İmandan sonra fasıklık sıfatı ile sıfatlanmak ne kötü bir özelliktir. Kim bu günahlardan tevbe etmezse, işte onlar işledikleri bu masiyetleri sebebi ile kendi nefislerini helâka sürükleyerek kendilerine zulmetmiş olanlardır.
﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ ۖ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا ۚ أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ﴾
Ey Allah'a iman edenler ve Allah'ın dini ile amel edenler! Zannın çoğundan kaçının. Hiçbir delile ve mesnede dayanmayan ithamlardan uzak durun. Zahiren iyi gibi görünen kötü zan gibi zannın bir kısmı günahtır. Mü'minlerin gizli işlerini araştırmayın ve sakın sizden biri, kardeşini onun hoşlanmayacağı bir şey ile anmasın. Onu, hoşlanmayacağı bir şey ile anmak tıpkı onun ölü etini yemek gibidir. Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? O halde onun gıybetini yapmaktan sakının. O da (gıybetini yapmakta) bunun gibidir. Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkun. Allah Teâlâ kullarından tevbe eden kullarının tevbelerini çokça kabul edendir. Onlara karşı çok merhametlidir.
﴿يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَىٰ وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا ۚ إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ﴾
Ey insanlar! Şüphesiz biz, sizi bir erkekten ki, o babanız Adem -aleyhisselam- ve bir dişiden yarattık ki, o da anneniz Havvâ'dır. Sizin soyunuz birdir. Sizden hiç kimse sakın ola soyu hususunda övünmesin. Sonra sizi övünesiniz diye değil, birbiriniz ile tanışasınız diye yayılmış bir şekilde pek çok kollara ve kabilelere ayırdık. Çünkü üstünlük ve ayrım ancak takva ile olur. Bundan dolayı Yüce Allah şöyle buyurmuştur: Şüphesiz Allah katında en değerliniz O'ndan en çok sakınanınız ve takvalı olanınızdır. Şüphesiz Allah her halinizi hakkıyla bilendir ve sizin eksiklik ve kemal bakımından hangi hal üzerinde olduğunuzdan hakkıyla haberdardır. Bundan hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
﴿۞ قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا ۖ قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلَٰكِنْ قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ ۖ وَإِنْ تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ﴾
Çöl ehli bazı Araplar, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yanına geldiklerinde şöyle dediler: "Bizler Allah'a ve O'nun Rasûlüne iman ettik." Ey Peygamber! Onlara de ki: "Siz iman etmediniz. Fakat teslim olduk ve boyun eğdik, deyin! Çünkü iman, henüz kalplerinize girmedi. İmanın kalplerinize girmesi umulur. Ey çöl ehli bedeviler! Eğer iman edip salih ameller işleyerek ve haramlardan uzak durarak Allah'a ve O'nun Rasûlüne itaat ederseniz, Allah amellerinizin sevabından hiçbir şey eksiltmez. Şüphesiz Yüce Allah tövbe eden kullarının günahlarını çokça örtüp bağışlayandır. Onlara karşı çok merhametlidir."
﴿إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ﴾
Asıl Mü'minler, Allah’a ve Rasûlüne iman edip, sonra da imanlarına hiçbir şüphe karıştırmayanlar, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler, bu hususta hiçbir cimrilik göstermeyen kimselerdir. İşte imanlarında sadık olanlar, bu sıfatlar ile sıfatlanmış onlanlardır.
﴿قُلْ أَتُعَلِّمُونَ اللَّهَ بِدِينِكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ﴾
-Ey Peygamber!- O bedevilere de ki: "Siz, dininizi Allah'a mı öğretiyor ve bildiriyorsunuz? Allah, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Sizin, dininizi O'na gösterip haber vermenize ihtiyacı yoktur."
﴿يَمُنُّونَ عَلَيْكَ أَنْ أَسْلَمُوا ۖ قُلْ لَا تَمُنُّوا عَلَيَّ إِسْلَامَكُمْ ۖ بَلِ اللَّهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ أَنْ هَدَاكُمْ لِلْإِيمَانِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ﴾
-Ey Peygamber!- O bedeviler, Müslüman oldular diye seni minnet altında tutmak istiyorlar. De ki: "Allah'ın dinine girişiniz sebebiyle beni minnet altında bırakmayın. -Eğer gerçekleşirse- Müslüman olmanızın faydası size döner. Bilâkis siz, İslam Dini'ne girme iddianızda samimi ve sadık kimseler iseniz, sizleri iman etmek hususunda muvaffak kıldığı için Yüce Allah sizi minnet altında tutar."
﴿إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ﴾
Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. O konuda hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Allah, yapmakta olduğunuz amelleri hakkıyla görendir. Yaptıklarınızdan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O, size amellerinizin karşılığını verecektir.
الترجمات والتفاسير لهذه السورة:
- سورة الحجرات : الترجمة الأمهرية አማርኛ - الأمهرية
- سورة الحجرات : اللغة العربية - المختصر في تفسير القرآن الكريم العربية - العربية
- سورة الحجرات : اللغة العربية - التفسير الميسر العربية - العربية
- سورة الحجرات : اللغة العربية - معاني الكلمات العربية - العربية
- سورة الحجرات : الترجمة الأسامية অসমীয়া - الأسامية
- سورة الحجرات : الترجمة الأذرية Azərbaycanca / آذربايجان - الأذرية
- سورة الحجرات : الترجمة البنغالية বাংলা - البنغالية
- سورة الحجرات : الترجمة البوسنية للمختصر في تفسير القرآن الكريم Bosanski - البوسنية
- سورة الحجرات : الترجمة البوسنية - كوركت Bosanski - البوسنية
- سورة الحجرات : الترجمة البوسنية - ميهانوفيتش Bosanski - البوسنية
- سورة الحجرات : الترجمة الألمانية - بوبنهايم Deutsch - الألمانية
- سورة الحجرات : الترجمة الألمانية - أبو رضا Deutsch - الألمانية
- سورة الحجرات : الترجمة الإنجليزية - صحيح انترناشونال English - الإنجليزية
- سورة الحجرات : الترجمة الإنجليزية - هلالي-خان English - الإنجليزية
- سورة الحجرات : الترجمة الإسبانية Español - الإسبانية
- سورة الحجرات : الترجمة الإسبانية - المنتدى الإسلامي Español - الإسبانية
- سورة الحجرات : الترجمة الإسبانية (أمريكا اللاتينية) - المنتدى الإسلامي Español - الإسبانية
- سورة الحجرات : الترجمة الفارسية للمختصر في تفسير القرآن الكريم فارسی - الفارسية
- سورة الحجرات : الترجمة الفارسية - دار الإسلام فارسی - الفارسية
- سورة الحجرات : الترجمة الفارسية - حسين تاجي فارسی - الفارسية
- سورة الحجرات : الترجمة الفرنسية - المنتدى الإسلامي Français - الفرنسية
- سورة الحجرات : الترجمة الفرنسية للمختصر في تفسير القرآن الكريم Français - الفرنسية
- سورة الحجرات : الترجمة الغوجراتية ગુજરાતી - الغوجراتية
- سورة الحجرات : الترجمة الهوساوية هَوُسَ - الهوساوية
- سورة الحجرات : الترجمة الهندية हिन्दी - الهندية
- سورة الحجرات : الترجمة الإندونيسية للمختصر في تفسير القرآن الكريم Bahasa Indonesia - الأندونيسية
- سورة الحجرات : الترجمة الإندونيسية - شركة سابق Bahasa Indonesia - الأندونيسية
- سورة الحجرات : الترجمة الإندونيسية - المجمع Bahasa Indonesia - الأندونيسية
- سورة الحجرات : الترجمة الإندونيسية - وزارة الشؤون الإسلامية Bahasa Indonesia - الأندونيسية
- سورة الحجرات : الترجمة الإيطالية للمختصر في تفسير القرآن الكريم Italiano - الإيطالية
- سورة الحجرات : الترجمة الإيطالية Italiano - الإيطالية
- سورة الحجرات : الترجمة اليابانية 日本語 - اليابانية
- سورة الحجرات : الترجمة الكازاخية - مجمع الملك فهد Қазақша - الكازاخية
- سورة الحجرات : الترجمة الكازاخية - جمعية خليفة ألطاي Қазақша - الكازاخية
- سورة الحجرات : الترجمة الخميرية ភាសាខ្មែរ - الخميرية
- سورة الحجرات : الترجمة الكورية 한국어 - الكورية
- سورة الحجرات : الترجمة الكردية Kurdî / كوردی - الكردية
- سورة الحجرات : الترجمة المليبارية മലയാളം - المليبارية
- سورة الحجرات : الترجمة الماراتية मराठी - الماراتية
- سورة الحجرات : الترجمة النيبالية नेपाली - النيبالية
- سورة الحجرات : الترجمة الأورومية Oromoo - الأورومية
- سورة الحجرات : الترجمة البشتوية پښتو - البشتوية
- سورة الحجرات : الترجمة البرتغالية Português - البرتغالية
- سورة الحجرات : الترجمة السنهالية සිංහල - السنهالية
- سورة الحجرات : الترجمة الصومالية Soomaaliga - الصومالية
- سورة الحجرات : الترجمة الألبانية Shqip - الألبانية
- سورة الحجرات : الترجمة التاميلية தமிழ் - التاميلية
- سورة الحجرات : الترجمة التلجوية తెలుగు - التلجوية
- سورة الحجرات : الترجمة الطاجيكية - عارفي Тоҷикӣ - الطاجيكية
- سورة الحجرات : الترجمة الطاجيكية Тоҷикӣ - الطاجيكية
- سورة الحجرات : الترجمة التايلاندية ไทย / Phasa Thai - التايلاندية
- سورة الحجرات : الترجمة الفلبينية (تجالوج) للمختصر في تفسير القرآن الكريم Tagalog - الفلبينية (تجالوج)
- سورة الحجرات : الترجمة الفلبينية (تجالوج) Tagalog - الفلبينية (تجالوج)
- سورة الحجرات : الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم Türkçe - التركية
- سورة الحجرات : الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة Türkçe - التركية
- سورة الحجرات : الترجمة التركية - شعبان بريتش Türkçe - التركية
- سورة الحجرات : الترجمة التركية - مجمع الملك فهد Türkçe - التركية
- سورة الحجرات : الترجمة الأويغورية Uyƣurqə / ئۇيغۇرچە - الأويغورية
- سورة الحجرات : الترجمة الأوكرانية Українська - الأوكرانية
- سورة الحجرات : الترجمة الأردية اردو - الأردية
- سورة الحجرات : الترجمة الأوزبكية - علاء الدين منصور Ўзбек - الأوزبكية
- سورة الحجرات : الترجمة الأوزبكية - محمد صادق Ўзбек - الأوزبكية
- سورة الحجرات : الترجمة الفيتنامية للمختصر في تفسير القرآن الكريم Vèneto - الفيتنامية
- سورة الحجرات : الترجمة الفيتنامية Vèneto - الفيتنامية
- سورة الحجرات : الترجمة اليورباوية Yorùbá - اليوروبا
- سورة الحجرات : الترجمة الصينية 中文 - الصينية